İslâmın büyük Peygamberi “Kadın, Allah yolunda erdir, ona kadın demek revâ değildir” buyurmuş. Bu sırlı buyruktan aldığımız neş’e ve Mevlâna’nın annesi olması sebebiyle bu seriye Mümine Sultan’ın özlü hayat hikâyesiyle başlıyoruz. Karaman’daki türbesine bütün gönlümüzle teveccüh ediyoruz.
Mümine Hatun, Belh Emîri Rükneddin’in asil, güzel ve nazlı kızıdır. Bunlardan daha mühimmi bir nur kaynağı olmasıdır. Mevlâna gibi Pîri, bir Allah sevgilisini can evinde besleyip geliştirecek imana ve şansa sahiptir. Seçilmiş, kutlu bir varlık olduğu için ulu bir zâta, Bahâeddin Veled’e (Sultânu’l-Ulemâ) zevce olmayı Allah kendisine nasip etmiştir. Evet, Mümine Sultanın ezel pazarında biçilen kısmeti böyledir. Belh’te evlenen bu iki bahtlının ilk çocukları Alâeddin’dir. Muhammed Celâleddin ikinci evlat olarak dünyayı şereflendirmiştir.
Âşıkların Mevlâna’sı, Mesnevî-i şerif’in bir beytinde: “Kadın Hak nurudur, sevgili değil, sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil” buyurur. Bu ilâhi kelâm, Allah’ın Hâlikiyet sıfatının kadında tecelli ettiğinin Pîr’in ağzından açıklanışıdır. Seçilmişlerden seçilmiş, nurlardan daha nur olan Mümine Sultan çevresini aydınlatırken, sevgili oğlu, müstesna insan Mevlâna’yı içindeki nur kaynaklarıyla beslemiş, büyütmüştür.
Sultânu’l-Ulemâ’ya kadın; gönüller sultanı Mevlâna’ya ana olan evliyalar güzeli Mümine Hatun, Lârende’de vefat etmiştir. Karamanlıların Ak Tekke dedikleri zâviyede medfundur. Birinci oğlu Alâeddin de aynı türbeye içindedir. İki ulu ere hizmet eden Mümine Hatun “Mâder-i Sultân” (Sultan’ın Annesi) diye ün salmıştır. Ne yazık ki hayatı hakkında çok az şey bilinir. Fakat veliyye bir kadın oluşunda hiç şüphe yoktur.
Ak Tekke, diğer adlarıyla Valide Sultan Camii veya Mader Sultan Türbesi imanlı orta Anadolu kadınlarının, evliyaya gönül verenlerin ve bilhassa Mevlâna âşıklarının ziyaretgâhıdır.
Valide Sultan Camii oldukça geniş bir avlu içindedir. Tam bir kavis gibi kemerlenmiş sade ve zarif kapısından içeri girilir. İleri doğru dikdörtgen şeklinde olan sol taraf, tahta parmaklıkla namaz kılınan kısımdan ayrılmıştır; üstü sandukalarla örtülü kabirlerle kaplıdır. Mihrap hizasında camiin doğu güney tarafında küçük bir oda gibi etrafı çevrili olan ve böylece diğer yatırlardan ayrılmış bulunan sanduka Belh Emiri Rükneddin’in aziz kızı Mümine Sultandır. Bu ulu Hatunun kabrine yakın “Sır Ebesi” diye anılan fakat kime ebelik yaptığını bilemediğimiz bir kadın kabri daha vardır. Vaktiyle semâhâne olarak da kullanılan ve bugün namaz kılınan kısmı ayıran bölmeden geriye doğru, iki sıra hâlinde üstü sandukalarla örtülü başka kabirler mevcuttur. Bunlar Çelebilere aittir. Müezzin mahfilinin altındaki yatır ise Mevlâna hazretlerinin kardeşi Alâeddin’indir.
Mader Sultan huzurunda teveccüh edenlere kadınlık ve analık şefkatini esirgemez. Esrârlı sükûtuyla dertlere deva bağışlar, cömert gönlüyle feyzinden sebil sebil saçar. Rahmet timsali sandukasının etrafını bizraz mesafe ile çeviren bölmenin kapısında kıymetli ve muhterem insan, gerçek üstad Mithat Baharî Beytur’un, Hattat Halim Hocanın hattı ile, şu pek güzel ve özlü kıt’ası asılıdır (1):
Ey, pertev-i Hak, meşrık-ı cân şems-i tecelli
Sen Mithat’ini cevv-i tahayyürlere attın
Allah değilsin, fakat ey Mümine Sultan
Oğlun gibi bir nur-u ilâhiyi yarattın.
(1) Bu güzel levha, Mevlânâ hayranı, faziletli insan, muhterem Seniha Bedri Göknil Hanımefendi’nin Mâder Sultan Türbesine niyaz armağınıdır.
Kaynak: Ayten Lermioğlu, Hz. Mevlâna ve Yakınları, Redhouse Yayınevi, İstanbul, 1969.