Mevlânâ’nın Ahlâk ve Meşrebi

Mevlânâ, büyük bir âlim, büyük bir velî olduğu hâlde çok alçak gönüllü idi. Herkese, büyük, küçük, yüksek mevkide bulunsun, halktan olsun, herkese tevazu ile muamele ederdi. Mevlânâ’nın hayatında kibir, gurur, kendini beğenmişlik asla görülmezdi. O genç, ihtiyar, îmanlı, îmansız arasında hiç bir fark gözetmezdi.

Derler ki: O zamanlar Bizans’ın başkenti olan Kostantıniyye (İstanbul)’den bilgin bir râhip, Mevlânâ’nın büyüklüğünü duymuş, Konya’ya kadar gelmişti. Konya’da bulunan Rum papazları, bu İstanbullu râhibi karşıladılar, ikramlarda bulundular. Misafir râhip, Mevlânâ’yı ziyaret etmek istedi. Tesadüfen yolda Mevlânâ ile karşılaştılar. Râhip hürmetle eğildi, başını yere koydu, otuz defa Mevlânâ’nın önünde başını yere koydu. Başını kaldırdığı vakit Mevlânâ’nın da onun karşısında yere kapandığını gördü; râhip şaşırdı kaldı. Derler ki; Mevlânâ otuz üç defa baş koydu. Râhip feryad ederek elbiselerini yırttı. Dedi ki: “Ey din sultanı, bu ne kadar tevazu, ne kadar gönül alçaklığı. Benim gibi bir zavallı râhibe bu saygı değer mi?” Mevlânâ: “O kimse ne mutludur ki, Allah onu, malla, güzellikle, şerefle ve itibarla üstün kıldı da o kimse malı ile cömertlik yaptı, güzelliği ile iffetini korudu, şeref ve itibar sahibi olduğu halde alçak gönüllü oldu” hadisini buyuran Hazreti Muhammed (s.a.s) efendimiz bizim sultanımızdır. Böyle bir peygamberin ümmetinden olduğum için Allah’ın kullarına nasıl alçak gönüllülük gostermeyeyim. Niçin kendi küçüklüğümü belirtmeyeyim, eğer bunu yapmazsam neye ve kime yararım?” dedi.

Bunun üzerine râhip derhal arkadaşları ile beraber îman getirerek Mevlânâ’ya mürid oldu ve üstünden papaz elbisesini çıkarıp attı, ferace giydi. Mevlânâ hazretleri, medresesine geldiği vakit Sultan Veled’e dedi ki: “Bahaeddin, bugün zavallı bir rahip, bizim tevazuumuzu, alçak gönüllülüğümüzü elimizden almaya çalıştı. Fakat Allah’a hamd olsun ki, onun lutfu ve peygamber efendimizin yardımıyla biz bu alçak gönüllülüğümüzü ona kaptırmadık.” Çünkü tevazu ve küçük görülme müminlere Hazreti Muhammed’den miras kalmıştır. Hazreti Mevlânâ tam Muhammedî yolda, Muhammedî ahlâkta olduğu için kendini her vesile ile küçük görmüş, gururdan ve kibirden kaçınmıştır. Şu rubailerini ibretle okumamız gerekir:

 

 

“Sarığıma, cübbeme, başıma, bu her üçüne birden paha biçtiler,

her üçünü birden değerlendirdiler de bunlara bir kuruştan daha az paha biçtiler.

Sen, dünyada benim adımı hiç mi duymadın?

Ben, bir hiçim, hiçim, hiçim.”

 

 

 

Kaynak: Şefik Can, Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken Neşriyat, 1997, s. 100.

Hazreti Mevlânâ’nın Doğum Tarihi ve Yeri

 

Mevlânâ Celaleddin Muhammed (6 Rebiülevvel 609 / 30 Eylül 1207) senesinde Belh şehrinde dünyaya gelmiştir. Bu doğum tarihi üzerinde görüş ayrılıkları vardır. Menakıbu’l-Arifin sahibi Eflaki Dede merhum, yukarıdaki tarihi gösterirken Hazreti Mevlânâ’nın Fihi Mafih eserinde Semerkand’da idik, Harzemşah, Semerkand’ı kuşatmış, asker yığmış, savaşıyordu. Bir mahallede pek güzel bir kız vardı. O kız o kadar güzeldi ki, o şehirde ona benzer kız yoktu. O kızın:

“Allah’ım beni zalim düşmanların eline bırakma, bunu bana reva görme” diye yalvardığını duydum diye yazması bu tarihin yanlış olduğunu göstermektedir. Çünkü Semerkand şehri Mevlânâ’nın doğum tarihi olan 1207 tarihinde Harzemşah tarafından muhasara edilmişti. Bu muhasara vakası, kızın güzelliğini hatırlaması için Mevlânâ’nın o yıllarda en azından beş altı yaşında olması gerekir. Her halde bu sebepten olacak ki tarihci Will Durant Mevlânâ’nın doğum tarihini 1201 diye gösterirken, Maurice Barres de 1203 olarak kaydetmistir. Belh şehri bugün Afganistan’da bulunmaktadır. Belh şehri, o devirlerde, ilim merkezi olup henüz Moğol istilasına uğramamıştı. Camileri, medreseleri, sarayları ile etrafa ün salmıştı. İpek yolu üzerinde tüccarların da kaynaştığı, iktisaden gelişmiş bir başkent idi.

 

 

 

Kaynak: Şefik Can, Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken Neşriyat, 1997, s. 31.

Haftalık buluşma günlerimiz

Her Perşembe günü:

The Inner Space – Gesundheitszentrum Schlieren

Grabenstrasse 1

5. Kat

8952 Schlieren

Buluşma Saatlerimiz:

Açılış:      19.50
Zikir:        20.00, ardından Mesnevî-Okuması
Kapanış:  21.20

Ramazan aylarında toplantı saatlerimiz değişmektedir; bilgi için lütfen bizimle iletişime geçiniz.

Home

“Tek başına insan bir hiçten ibarettir. Hepimiz bir araya gelince insan olurmuşuz. Haydi tekrar bir araya gelelim de insan olalım!” Hazreti Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, bizleri bu şekilde hep birlikte insan olmanın gerçek güzelliğine ermeye davet ediyor. Eserleri, fikirleri ve ardında bıraktığı manevi zenginlik ile Hazreti Mevlânâ, yüzyıllardan beri yaşanmaya başlayan âşıklar yolu Mevlevîliğin ana kaynağını oluşturuyor.  Burada, İsviçre Mevlevîlerinin oluşturmuş olduğu web sayfasında bulunuyorsunuz. Ana dilimiz aslında almancadır; fakat başka dilde hizmet veren ve henüz kendi web sayfalarını açmamış olan diğer mevlevî dostlarımıza da buradan kendilerine ait bir alan sunmayı arzuluyoruz. Birbiri ile ilişikli olan web sayfaları içinde ayrıca buradan bir link açtık. Bulunduğunuz bu sayfa, henüz yapım aşamasında olup, türkçe konuşan dostlarımız için düşünülmüştür. Bu naçiz çalışmalarımızın bütün dünyamız için ve varlığın hakikatini sezerek bu gâye de yol almayı dileyen bütün insanlığın esenliğine sunulmuş nâçizâne bir hizmet olmasını temenni ederiz. Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti, Hazreti Mevlânâ’nın himmeti ve ilâhî aydınlığı dâima cümlemizi esirgeyip, korusun niyâz ederiz.

Mevlana Müzesi, Konya
Mevlana Müzesi, Konya
Sema Ayini, Zürich  
Sema Ayini, Zürich